Geçenlerde internette gezerken, firefox’umun "yer imleri" kısmına kaydettiğim sitelere bakarken HBBA’yı gördüm. Uzun süredir girmediğimi fark edince "bakalım neler var HBBA’da" diye girdim. Sitede gezinirken, birkaç gün önce yazılmış "Barış’sız Büyümek" başlıklı yazısını okudum. Yazı, Barış Manço’nun 12. ölüm yıldönümü üzerine yazılmış bir yazıydı. Bu yazıyı okuyunca biraz utandım açıkçası. Zira, ölüm yıldönümü gelmiş ve geçmiş ama maalesef ben unutmuşum, fark etmemişim, konuyla ilgili yazı yazmamışım.
Belki birileri gene "bırakın artık bu işleri", "bırakın bu ölmüş-gitmiş adamı" gibi laflar edecekler, onun cimriliğinden bahsedecekler. Hatta bu lafları edenler, müzikte, basında saygın isimler. Misal, Yazar Murat Yatağanbaba 6 Şubat 2010 tarihinde Darıca-Kocaeli’de “Tük Kültürü’nün Karbon Kağıdı Barış Manço” isimli konferansta konuştu. Ardından konuyla ilgili olarak bazı müzisyenlere ve gazetecilere haber metni gönderdi. Gelen cevaplardan bazıları şu şekildeydi:
Hasan Cihat Örter (Müzisyen): Bırakın ölülere ağıt yakmayı!!!
Aykut Işıklar (Gazeteci): Bana bir tane çocuk getirin de 'beni Barış Manço amca okuttu, bana defter aldı' desin. Veya bir çocuk çorap aldı desin. Rahmetlinin ne kadar cimri olduğunu da bilmezsiniz. Bu yüzden bırakın bu bitmiş gitmiş efsaneleri de yeni yeteneklere katkı sağlamaya çalışın. Gazetede okuduğunuz yalan haberler ile Barış Manço yu anlatmak hiçbir işe yaramaz.
E yuh yani ne diyeyim ben bunlara… Halbuki HBBA, Şubat 2009’da yazdığı Barış’la Büyümek başlıklı yazısında ne güzel diyor:
"Dünyayı Acun'la değil Barış Abi'yle gezdik biz. Adam olacak çocukları izleyerek büyüdük. Özlüyoruz be abi seni.... (Aslında bu söz HBBA’ya ait değil. Trevanian’a ait ve bunu HBBA yazısında kullanıyor.)
Şimdilerde gençler Demet Akalın'la Bebek'te üç beş tur atmanın hayalini kurarken olmadı bi de sinema yaparken, biz Barış ağbimizle çoktan Nepal'i Hindistan'ı gezmişiz de haberimiz yokmuş…
Öyle şanslıymışız ki iki uyduruk İngilizce söz yazıp, "beni dünya tanıyor" diyen adamlarla değil, Barış ağbimizin ellerinde Türk bayrağı sallayan Japonlarla konserlerini izleyerek, İngilizce şarkı işte böyle yapılır diyerek ders verdiği Little Darlin' , Nick the Chopper plaklarını dinleyerek büyümüşüz…"
Arkasından Şubat 2011’de yazdığı Barış’sız Büyümek başlıklı yazısında da şöyle devam ediyor:
"Barış'sız geçiyor şimdi bir neslin çocukluğu.
Barış Ağbimiz her birimizi hiç ayırt etmeksizin "Adam Olacak Çocuk" ilan ederken; bugün çocuklar önlerine 3 tane buton koymuş jüriler tarafından daaaaat! sesiyle "yetenek siz" ilan ediliyor.
Biz cırtlak sesimizle bile Barış Ağbimiz'den 10 puan alırken, bugünkü çocuklar büyük adam gibi şarkılar söyleyip, koca kadınlar gibi makyaj yaptırılıp sms dilendiriliyor. Kızlara kendini öptürüp "Bu eteği kaç paraya aldın" diyen Acun'la değil, dünyanın en güzel yerlerini biz gitmişiz gibi bize anlatan Barış Ağbimizle gezdik be dünyayı.
İnternette hayranları bir tık uzağındayken "Benimle böyle konuşamazsın, haddini bil" diyen meşhurlarla değil, her hafta bize hala hatrımızda olan "Barış Manço Moda, 81300, İstanbul" diye evinin adresini veren Barış Ağbimiz'le büyüdük be daha ne.
Herkesi özledik de Barış'la büyümeyi ayrı özledik.
Çok şeyi özledik de Barış'la büyümeyi aynı özledik."
Aslında hepsi güzel de şu cümleleri olaya damgasını vuruyor ve tüm bu hüzünlere rağmen insana hafiften gurur da veriyor:
"Biz çok şanslıydık be. Valla bak.
Barış Manço'yu gördük be oğlum var mı ötesi?"
Bunun üstüne koyun bir de Murat Yatağanbaba’nın sözünü: “Geçmiş kuşakları hep kıskandık. Onlar Atatürk’ü gördü, Karacaoğlan’ı, Dadaloğlu’nu, Yunus Emre’yi gördü. Bizden sonraki kuşaklar da bizi kıskanacak. Biz de Barış Manço’yu gördük.”
Benim çocukluk dönemime de gelse, bir gurur tablosu bu bence. Hani, doğumu 1920lerin sonu, 1930ların başı olan dedelerimize, ninelerimize sorarız ya “Atatürk’ü gördün mü?” diye. Sanırım ileride Barış Abi için de bize aynı şeyler sorulacak: “Sen Barış Manço’yu gördün mü?”
Son söz olarak Murat Yatağanbaba'nın şu sözü konuyla ilgili her şeyi özetliyor sanırım: Biz tuz-ekmek hakkı bilerek büyüdük.
Yatağanbaba İzmir Konferansı from Murat Yataganbaba on Vimeo.
Not: HBBA'da yayınlanan ilgili iki yazının yanı sıra Kurtalan Ekspres ile ilgili yazısını da okumanızı öneririm.
Not 2: Konu ile ilgili diğer yazım için buraya bakabiilirsiniz.
Bu da yazının bonusu olarak gelsin...
Belki birileri gene "bırakın artık bu işleri", "bırakın bu ölmüş-gitmiş adamı" gibi laflar edecekler, onun cimriliğinden bahsedecekler. Hatta bu lafları edenler, müzikte, basında saygın isimler. Misal, Yazar Murat Yatağanbaba 6 Şubat 2010 tarihinde Darıca-Kocaeli’de “Tük Kültürü’nün Karbon Kağıdı Barış Manço” isimli konferansta konuştu. Ardından konuyla ilgili olarak bazı müzisyenlere ve gazetecilere haber metni gönderdi. Gelen cevaplardan bazıları şu şekildeydi:
Hasan Cihat Örter (Müzisyen): Bırakın ölülere ağıt yakmayı!!!
Aykut Işıklar (Gazeteci): Bana bir tane çocuk getirin de 'beni Barış Manço amca okuttu, bana defter aldı' desin. Veya bir çocuk çorap aldı desin. Rahmetlinin ne kadar cimri olduğunu da bilmezsiniz. Bu yüzden bırakın bu bitmiş gitmiş efsaneleri de yeni yeteneklere katkı sağlamaya çalışın. Gazetede okuduğunuz yalan haberler ile Barış Manço yu anlatmak hiçbir işe yaramaz.
E yuh yani ne diyeyim ben bunlara… Halbuki HBBA, Şubat 2009’da yazdığı Barış’la Büyümek başlıklı yazısında ne güzel diyor:
"Dünyayı Acun'la değil Barış Abi'yle gezdik biz. Adam olacak çocukları izleyerek büyüdük. Özlüyoruz be abi seni.... (Aslında bu söz HBBA’ya ait değil. Trevanian’a ait ve bunu HBBA yazısında kullanıyor.)
Şimdilerde gençler Demet Akalın'la Bebek'te üç beş tur atmanın hayalini kurarken olmadı bi de sinema yaparken, biz Barış ağbimizle çoktan Nepal'i Hindistan'ı gezmişiz de haberimiz yokmuş…
Öyle şanslıymışız ki iki uyduruk İngilizce söz yazıp, "beni dünya tanıyor" diyen adamlarla değil, Barış ağbimizin ellerinde Türk bayrağı sallayan Japonlarla konserlerini izleyerek, İngilizce şarkı işte böyle yapılır diyerek ders verdiği Little Darlin' , Nick the Chopper plaklarını dinleyerek büyümüşüz…"
Arkasından Şubat 2011’de yazdığı Barış’sız Büyümek başlıklı yazısında da şöyle devam ediyor:
"Barış'sız geçiyor şimdi bir neslin çocukluğu.
Barış Ağbimiz her birimizi hiç ayırt etmeksizin "Adam Olacak Çocuk" ilan ederken; bugün çocuklar önlerine 3 tane buton koymuş jüriler tarafından daaaaat! sesiyle "yetenek siz" ilan ediliyor.
Biz cırtlak sesimizle bile Barış Ağbimiz'den 10 puan alırken, bugünkü çocuklar büyük adam gibi şarkılar söyleyip, koca kadınlar gibi makyaj yaptırılıp sms dilendiriliyor. Kızlara kendini öptürüp "Bu eteği kaç paraya aldın" diyen Acun'la değil, dünyanın en güzel yerlerini biz gitmişiz gibi bize anlatan Barış Ağbimizle gezdik be dünyayı.
İnternette hayranları bir tık uzağındayken "Benimle böyle konuşamazsın, haddini bil" diyen meşhurlarla değil, her hafta bize hala hatrımızda olan "Barış Manço Moda, 81300, İstanbul" diye evinin adresini veren Barış Ağbimiz'le büyüdük be daha ne.
Herkesi özledik de Barış'la büyümeyi ayrı özledik.
Çok şeyi özledik de Barış'la büyümeyi aynı özledik."
Aslında hepsi güzel de şu cümleleri olaya damgasını vuruyor ve tüm bu hüzünlere rağmen insana hafiften gurur da veriyor:
"Biz çok şanslıydık be. Valla bak.
Barış Manço'yu gördük be oğlum var mı ötesi?"
Bunun üstüne koyun bir de Murat Yatağanbaba’nın sözünü: “Geçmiş kuşakları hep kıskandık. Onlar Atatürk’ü gördü, Karacaoğlan’ı, Dadaloğlu’nu, Yunus Emre’yi gördü. Bizden sonraki kuşaklar da bizi kıskanacak. Biz de Barış Manço’yu gördük.”
Benim çocukluk dönemime de gelse, bir gurur tablosu bu bence. Hani, doğumu 1920lerin sonu, 1930ların başı olan dedelerimize, ninelerimize sorarız ya “Atatürk’ü gördün mü?” diye. Sanırım ileride Barış Abi için de bize aynı şeyler sorulacak: “Sen Barış Manço’yu gördün mü?”
Son söz olarak Murat Yatağanbaba'nın şu sözü konuyla ilgili her şeyi özetliyor sanırım: Biz tuz-ekmek hakkı bilerek büyüdük.
Yatağanbaba İzmir Konferansı from Murat Yataganbaba on Vimeo.
Not: HBBA'da yayınlanan ilgili iki yazının yanı sıra Kurtalan Ekspres ile ilgili yazısını da okumanızı öneririm.
Not 2: Konu ile ilgili diğer yazım için buraya bakabiilirsiniz.
Bu da yazının bonusu olarak gelsin...
ilgin için teşekkür ediyorum.
YanıtlaSilrica ederim. esas ben teşekkür ederim...
YanıtlaSil