7 Mayıs 2011 Cumartesi

Diziler Kitaplara Karşı

Aslında başlığı "Diziler vs. Kitaplar" şeklinde koyacaktım ama Türkçe olmadığı için başlığı yukarıdaki gibi değiştirdim... Tam o anlamı verdi mi bilmiyorum ama en azından Türkçe... Neyse...

Bugün Ahmet Kırtok'un sitesinde güzel bir yazı okudum. Aslında herkesin dilinde olan, herkesin eleştirdiği ama kimsenin karşı koyamadığı bir durumu, bir hastalığı dile getirmiş Kırtok sitesinde: Çağımızın vebası "dizi hastalığı"...


Ahmet Bey'in de yaptığı gibi analiz edelim durumu:
  • Bugün bir dizi net 90 dakika. Reklamlar, özet adı altında önceki bölümün tekrarı derken 3 saati buluyor.
  • Yaz sezonunda gösterilmediğini düşünürsek, bir dizi bir sezonda aşağı yukarı 40 bölüm oynuyor.
  • Bu da demektir ki 40 x 3 = 120 saat ekran başında dizi izleniyor.

Bu tabii sadece bir dizi için... Eğer haftada birden fazla dizi izliyorsa birisi, bu sayıyı izlediği dizi sayısı kadar çarpmalı... 

Kitaplara gelince...
  • Abartarak yavaş okunduğunu hesap ederek, 1 kitap sayfasının 3 dakikada okunduğunu düşünelim.
  • Ortalama bir kitabın 200 sayfa olduğunu düşünelim.
  • Bu kitap, 200 x 3 = 600 dakikada, yani 10 saatte okunur.
  • Dizi hesabından gidersek, bu, abartılmış bir hesapla, 3-4 bölüm yapar.
  • 4 bölümlük sürede 1 kitabın bittiğini düşündüğümüzde, dizinin sezonluk 40 bölümünde 10 kitap yapar

Bilmem kimin ölümsüz eserinin dizisini izlemek için ekran başına çakılacağına, kitabını alıp okusan en fazla 4 bölümlük bir sürede ne olup-bittiğini öğrenirsin... Bu sayede sadece vakitten kazanmakla kalmaz, bilgin-kültürün-görgün artar, ekran başı aptallarından olmamış olursun...

Şimdi vakitten devam edelim...
  • Bir günlük mesainin 8 saat olduğunu kabul edelim.
  • Haftada yalnız bir dizi izleyen bir kişinin 120 saatinin ekran başında geçtiğini belirtmiştik.
  • Buradan da hareketle, bir tek dizi için ekran başında geçirdiğin süre 120 / 8 = 15 iş gününe bedel...


Şimdi, insanlara neden kitap okumadıklarını sorunca, gelen cevap genellikle "vaktim yok" oluyor. Halbuki hesap yukarıda... Hem kitap okumak için özel saatler belirlemeye gerek yok. İstenirse okula ya da işe giderken veya genel olarak bir yere giderken otobüste, vapurda, trende, vs.de okunabilir. İstenirse vakit yaratılır...

Kitabı geçersek, Ahmet Kırtok'un da belirttiği gibi  "Her sezon bir dizi izlemek için ayırdığın 120 saatte yerine neler yapılır neler…Kitap okuma, kendini geliştirme, faydalı işler yapma, hadi geçtik hepsini, okuldan ve işten kalan birkaç saatte de ailen ve sevdiklerinle iletişim yerine dizi izle sen Türkiye..."

Hesap ortada... Karar sizde...

Not: Bu yazı/video eşzamanlı olarak Bahçe Duvarı'nda da yayınlanmıştır...


2 Mayıs 2011 Pazartesi

Türkiye'de Sinema (2000-2009 Arası İstatistikler)

Bugün, tez konum olarak seçmeyi düşündüğüm "mobil pazarlama" konusu ile ilgili araştırma yaparken, yolum Marketing Türkiye'ye düştü. Uzun süredir de bu siteye girmediğim için biraz takılmak istedim...

Sitede yer alan bir araştırma ilgimi çekti ve burada da yayınlamak istedim... Marketing Türkiye, TÜİK verilerine dayanarak hazırladığı, 2000-2009 arası sinema sektör istatistiklerini yayınlamış... Bu istatistiklere göre son 10 yılda Türk Sineması büyük bir patlama yapmış...
"Son 10 yıl hem sinema sektörü hem de “Türk Sineması” açısından oldukça verimli geçmiş. 2000 – 2009 yılları arasında yaşanan gelişmeyi TÜİK’in Sinema İstatistiklerine dayanarak, sinema atmosferini ve ruhunu yansıtan info-grafik bir çalışma haline getirdik.

Bu çalışmada belki de en dikkat çekici olan şey yerli yapımların 9 yılda geldiği noktaydı. Hem seyircinin yerli filme ilgisi dolayısıyla vizyona giren filmlerin adedine yaşanan değişim, önümüzdeki yıllarda da reklam veren ve salonların ilgisini yerli yapımların üzerinde tutacağa benziyor." (Marketing Türkiye)

Bu analizde dikkat edilmesi gereken 2 nokta var:
  • Birincisi, belirtildiği gibi Türk Sinemasının durumu... Geçen 10 yılda yabancı filmlerin sayısı ve izleyici sayısı neredeyse sabit kalırken, Türk filmlerinin sayısında ve izleyicilerinde büyük bir patlama yaşanmış... Görülen o ki, bir zamanlar sinemada Türk filmi izlemek hor görülen bir şeyken, "Ben Türk filmi izlemem." demek havalı bir şeyken, gelinen şu noktada bu anlayış değişiyor...
  • İkinci bir husus da son yıllarda dizi sektörü patlama yaparken, evde internetten-DVD'den izlemek modayken sinema sektörünün geldiği nokta... Gösteriyor ki, analizde de belirtildiği gibi, zaman zaman TV'nin gölgesinde kalsa da sinema halen önemli ve hafife alınmaması gereken bir mecra/sektör.
Umarım, Türk sinemasına olan bu ilgi, daha kaliteli yapım olarak izleyiciye döner ve yapımcılar dizilerden sinemaya yönelirler, daha fazla ilgi gösterirler...



ShareThis

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...