17 Ekim 2011 Pazartesi

Eski Dünyanın Orduları (2011)

Aşağı-yukarı 1,5 ay önce (Ağustos sonunda) yazdığım Türk'ün Bilim Kurgu ile İmtihanı başlıklı yazımı, "bir sonraki yazımda Eski Dünyanın Orduları (2011) filmine değineceğimi" belirterek noktalamıştım. Kabul, yazı bir türlü gelmedi, unutmuş da değilim ancak ilgili yazıdan sonra, blogta yayınlanmasını ve zaman açısından da öne almayı uygun bulduğum haberler ve duyurular olduğu için onları önce yayınlamak durumunda kaldım. Şimdi, blogu, gerektiğinde tekrar dönmek üzere, son zamanlardaki haber ya da duyuru panosu hâlinden çıkarıp kaldığımız yerden devam edelim... 


Eski Dünyanın Orduları filminden ilk olarak youtube aracılığıyla haberim oldu. Yazın, youtube'da bir görüntü izlerken sağ tarafta bu filmin fragmanını gördüm. Yeni bir film olduğunu düşünerek açtım ve izledim. Aslında öyle çok bir şey beklemiyordum ama fragmanı izleyince, beğendim, filmi merak ettim ve baştaki önyargımda haksızlık yaptığımı anladım. Filmin fragmanını gerçekten başarılı buldum, özellikle tarih ile gelecek, eski (tarihî) kale surları ile uzayın arasındaki bağlantıyı beğendim ve üstelik de bu bağın nasıl kurulduğunu merak ettim. Filmin kısa film olması, bilim kurgu filmi olması beni daha da meraklandırdı, fragmanın sonunda da "internetten izlenebildiğini" görünce doğru filmin sitesine gittim ve filmi izledim...

Filmin Konusu

Filmin konusunu sitesinden doğrudan alıyorum: "Sargon, ne zaman başladığını bile hatırlamadığı korkunç bir savaşın tam ortasında mücadele eden deneyimli bir askerdir... Zaman ve mekandan yoksun bu muazzam savaş alanında tek düşmanı Cellat diye tabir ettiği büyük bir savaşçıdır. Sınırsız silah ve akıl oyunlarıyla bezenmiş, orduların ve sayısız dünyaların önemsiz bir piyon gibi devrildiği bu korkunç dövüşte Sargon, bir türlü Cellat'a karşı üstünlük gösterememektedir. Cellat'ın zaman ve mekan üzerinde kavrayamadığı bir gücü vardır. Bu gücü kendisi de ele geçirebilirse oyunu sona erdirebilecektir."


Konu kısmında belirtildiği üzere film Sargon ile Cellat arasındaki savaşı ele alıyor ve bu savaş, zamandan ve mekandan bağımsız. Bağımsız çünkü yukarıda belirttiğim gibi bu savaş, mekan olarak ya da zaman olarak belli bir mekan-zamanda geçmiyor, değişik zaman dilimlerinde ve mekanlarda bu savaş, bu mücadele tekrarlanıyor. Mekan olarak baktığımızda, kâh tarihî bir kalenin burçlarında, kâh ormanda, kâh uzayda, kâh şehir içinde geçiyor; zaman olarak baktığımızda ise şimdiki zamanda da, geçmiş zamanda da, gelecek zamanda da bu mücadele var oluyor. Şehir içi ve şimdiki zaman demişken, şehirden kastımız tabiî ki İstanbul. Bilim kurgu, vb. türlerde hep Los Angeles, New York, Washington, Londra gibi başta Amerikan şehirleri olmak üzere yabancı şehirleri izliyorduk bilim kurgu yönüyle. Bu filmde ise İstanbul'u bu anlamda izliyoruz ve hep yabancı şehirleri, ülkeleri izleyen Türkler için İstanbul'a bilim kurgusal bakış gerçekten çok tuhaf geliyor.

Filmin Analizi

Eski Dünyanın Orduları filmi kısa metraj bir film ama adından söz ettiren bir film. Gerek internette yayına girmeden önce gerekse de girdikten sonra, aralarında önemli sinema siteleri de dahil olmak üzere internette konuşuldu, haberleri yapıldı, hatta TV'de bile kendine yer buldu. Bununla birlikte onca uzun metraj film varken ve bazıları yazısının yazılması için sırada beklerken kısa metraj bir filmin yazısını yazmak, bu filmden bahsetmek tuhaf bir durum. Bu konumda olan, adından söz ettiren kısa film sayısının bir elin parmaklarını geçmediği bir ortamda, hele hele uzun metraj filmlerin bile kendinden bahsettiremediği bir ortamda, bu durum filmin, ekibin başarısını gösterir. Bu önemli bir şey. Kendilerini bu konuda tebrik ediyorum.

Eski Dünyanın Orduları filmi 2 öğrencinin, hiçbir prodüksiyon ve sponsor desteği olmadan çektiği, yaklaşık 30 dakikalık (27 dakika 45 saniye) bir Türk bilim kurgu kısa filmi... Filme baktığımızda film aslında konu kısmında da belirtildiği üzere 2 kişi arasında geçiyor ve film tamamen 2 oyuncu üzerine kurulu: Sargon rolünde Tuncay Çakmanus ve Cellat rolünde İsmail Kemal Çiftçioğlu. İsmail Kemal Çiftçioğlu aynı zamanda filmin yönetmen koltuğunda da oturuyor. Filmin aynı zamanda yapımcısı da olan bu 2 isme, yardımcı oyuncu olarak Elif Çilem Özel (Prenses), Yavuz Sinan İleri (Asker), Burak Albayrak (Bilim Adamı), Metin Yağlı (Gardiyan) eşlik ederken filmin seslendirmesini Aziz Acar ve görüntü yönetmenliğini Cezmi Kardaş yapıyor.


Filmin olumlu yanlarına, artılarına gelirsek... Filmin oyuncularına baktığımızda başrolünden yardımcı oyuncularına başarılı bir oyunculuk sergilendiğini görüyoruz. Öyle sırıtan bir oyunculuk yok. Yönetmenlik başarılı, derdini anlatabiliyor. Oyunculuk ve yönetmenliğin dışında tiplerin filme uygun hâle getirildiğini, makyajın, kostümlerin, dış aksesuarların seçiminin ve bu tür filmlerin önemli bir unsuru olan görsel efektlerin başarılı olduğunu belirtebiliriz...

Filmin olumsuz yanlarına, eksilerine gelirsek... Aslında bu filme olumsuz eleştiri yapmak istemiyorum çünkü filmi yapanlar amatör bir ruhla ve gerçekten gönüllerini ortaya koyarak yapmış ancak ben gene de olumsuz yanlarını belirteyim çünkü aksi durumda bu yazıyı yazmanın anlamı kalmaz, ekibe haksızlık yapmış olurum, ek olarak da sadece olumlu şeyleri belirtip olumsuzları belirtmemek ilk başta iyi bir şey gibi gelse de geniş perspektifte bakınca, tam tersine zarar vericidir. Yani olumsuz eleştiri, kötü olan veya olumsuz olan kısımları belirtip, gösterip daha iyiyi yapmaları ve izlemek içindir... Neyse, konuya gelirsek... Filmin benim göze çarpan, mutlaka belirtmeliyim dediğim 3 olumsuz yönü var. Bunlardan ilki senaryo. Filme baktığımızda senaryonun biraz düşük kaldığını görüyoruz. Sanırım ekip de bunun farkında olacak ki efektlere yönelmişler ama bu senaryo konusu bir süre sonra yer yer kendini tekrara ve sıkıcılığa yol açıyor. Bu sıkıcılık konusu ikinci husus ve özellikle filmin ortalarından itibaren sürpriz final kısmına kadar olan kısımda film nispeten sıkıcı hâle geliyor ve zaman geçmiyor. İnternette bu filmi araştırınca sıkıcılıktan çok yakınanların olduğunu gördüm... Filmin 3. eksisi ise seslendirme-müzik ilişkisi. Bazen müziğin seviyesi konuşma-seslendirme esnasında yüksek seviyede olduğu için ses anlaşılmıyor, ne söylendiği, ne anlatıldığı anlaşılmıyor...

Filmin artısını, eksisini belirttikten sonra değinmem gerek birkaç husus daha var... Filmi izlerken bazı şeyler anlamsız gelebiliyor ancak bu durum filmin sonunda anlam kazanıyor. Film sürpriz bir sona, finale sahip ve sadece bu final için bile izlenebilir, övgüyü alabilir. Film, "Mu Kıtası Efsanesi"ne bağlanıyor finalde. Bu, gerçekten büyük bir süpriz izleyiciler için. Hatta Mu Kıtasını konu alması itibariyle, bu alanda bir ilk diyebiliriz. Açıkçası, bu filmin başarılı bir Türk bilim kurgusu olmasının ötesinde Mu Kıtasını ele alması daha heyecan verici... Filmle ilgili değinmek istediğim bir nokta da filmde sezilen milliyetçi hava. Filmin başında çalan fon müziği / marş, hilalli sancaklar, kaleler / burçlar, kostümler ve de Mu Kıtası bunu destekliyor.


Film İlk Türk Bilim Kurgusu mu? Film Kısa Metraj mı?

Filmle ilgili, yer yer filmin içeriğinin de önüne geçen bir tartışma var: "Eski Dünyanın Orduları filmi ilk Türk bilim kurgu filmi mi?" Bu tartışmanın sebebi ise filmin reklamının "ilk Türk bilim kurgu filmi" olduğu üzerine yapılması. Yapılan yorumlarda, tartışmalarda bunun ilk Türk bilim kurgusu olmadığı belirtiliyor. Önceki yazımda ben de bu konu ile ilgili olarak "Türk sinemasında bilim kurguyu içeren filmler yapıldığını ama saf bir bilim kurgu yapılmadığını" belirtince Sinematik'ten Utku Uluer, bunun yanlış olduğunu, Türk sinemasında sayısı çok az da olsa bilim kurgu filmi yapıldığını belirtti. Ben de yaptığım araştırmalar sonucunda, her ne kadar bilim kurgu kültürümüz pek olmasa da, bu filmin ilk Türk bilim kurgusu olmadığını ve sadece uzun metraj olarak değil, kısa metraj olarak da bu filmden önce filmler yapıldığını gördüm. Bunun üzerine, önceki yazımda bu filmle ilgili olarak kullandığım "ilk" ibaresini kaldırdım. Benzer durumun çeşitli sitelerde de yapıldığını ve bu filmle ilgili olarak, yapılan düzeltme ile "ilk" ibaresinin kaldırıldığını gördüm...

Filmin ilk olup olmaması konusu kuşkusuz tartışılacaktır ancak bu film ilk Türk bilim kurgusu değil. Tabiî burada, buna sebep olarak iki ihtimali gösterebiliriz: İlki bilgisizlik. Konuyla ilgili çok araştırma yapılmamış, ilgili filmler görülmemiş olabilir. İkinci ihtimal ise ilk olmadığını "bilerek" PR çalışmalarını yani reklam, tanıtım, duyuru işlerini ilk olma üzerine kurması. Bu durum, dilim varmıyor ama sahtekarlıktır ve eğer böyle bir durum varsa hoş bir şey değil bu... Ancak ilklik konusunu bir kenara bıraksak bile filmin PR çalışmalarının başarılı olduğunu söyleyebiliriz...

Filmle ilgili ikinci bir konu da filmin metrajı... Filmin metrajı konusunda genelde bir sorun yok, tanıtım da o yönde. Ancak filmin sitesinde yer alan Cumhuriyet Gazetesi haberinde filmden orta metraj diye bahsediliyor. Bir dönem kısa filmle ilgilenmiş biri olarak bu filmin 27:45'lik süresiyle kısa metraj bir film olduğunu söyleyebilirim. Bu konuda bilgi vermek gerekirse, metraj kıstasları şu şekildedir: Süresi 29:59'a kadar filmler kısa metraj, 30:00 ile 59:59 arası orta metraj (bu, ülkemizde görülmese de Amerikan dizilerinde görülen süredir, ki zaten bu kavram diziler için kullanılıyor) ve 60:00 ve üstü (üst sınır yok) uzun metraj olarak adlandırılıyor...


Filmle ilgili yazılanları toparlayıp sonuca varacak olursak, film kısa metraj olmasına rağmen başarılı bir film. Film, özelde Türk bilim kurgusu, genelde ise Türk Sineması ve geleceği için heyecan verici bir film. Bununla birlikte, sinemamızın 2 başarılı sinemacı kazandığını söyleyebiliriz... Darısı uzun metrajın başına ve uzun metrajın da nasip olmasını diliyorum...

Eski Dünyanın Orduları filmine ve özellikle finaline baktığımızda, filmin devamının geleceğini düşünüyorum, seziyorum. Acaba bu konuda yanılıyor muyum? 

Not: Filmi sitesinden izleyebilir, ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz. Bununla birlikte filmin facebook sayfasına da bakabilir, Kayıp Rıhtım'daki söyleşiyi okuyabilirsiniz. 

Not 2: Türk'ün Bilim Kurgu ile İmtihanı başlıklı yazımda bir soru sormuş ve çeşitli kişilerden, sitelerden yorumlar almak istemiştim. Gerçekten çok kıymetli yorumlar geldi. Sinematik'e (Utku Uluer), Hayali İcraat'a, Nafile Süvari'ye (vaincavalier), Là Porshe'ye, Üçüncü Adam'a (Lüzumsuz Adam) ve Estar Abi'ye, kısaca yorumlarıyla katkıda bulunanlara, hepsine çok teşekkür ediyorum. İlgili yazıdan çok, gelen yorumları değerlendirsek ortaya doyurucu bir yazı ortaya çıkar... Bununla birlikte ilgili yazının çok okunduğunu ve çokça paylaşıldığını gördüm. Bu da beni mutlu etti. Okuyan, yorumlayan, paylaşan herkese teşekkürler...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ShareThis

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...