29 Nisan 2011 Cuma

TÜBA'dan Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü

Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA), bilimsel çalışmalarda, iletişimde, eğitim ve öğretimde Türkçenin kullanılması ve geliştirilmesi amacıyla Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü'nü hazırlamış ve www.tubaterim.gov.tr adresinde kullanıma sunmuş... Proje, 2002 yılında Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı’nın desteğiyle başlamış ve akademi halen kendi olanaklarıyla tasarıyı geliştirmeye devam ediyormuş...

Bu sevindirici bir haber, sevindirici bir çalışma. Her taraftan İngilizce'nin kuşatması altında olduğumuz bir noktada böyle bir çalışma yapılması çok güzel... Proje, Türkçe bilim dili oluşturmak amacıyla yapılmış...

Çok sayıda bilim insanının destek verdiği, görev aldığı çalışma, "Sosyal Bilimler Terimleri Sözlüğü", "Doğa Bilimleri Terimleri Sözlüğü", "Tıp Terimleri Sözlüğü" ve "Mühendislik Terimleri Sözlüğü" şeklinde 4 ana başlıktan altında yürütülüyor... Şu anda 26 alt daldan oluşan "Sosyal Bilimler Terimleri Sözlüğü" kullanıma sunulmuş durumda...


Baktım, daha çok eksiği var. Ancak, bunu akademinin kendisi de ifade ediyor: "Yürütme Kurulumuz, Sosyal Bilimler Terimleri Sözlüğü’nün sunulan durumuyla eksiksiz ve kusursuz olduğu savında değildir. Bu sözlükte yabancı terimlerin önemli bir kesimine Türkçe karşılıklar veremediğimizin ayrımındayız. Eksikliklerin bilim insanlarımızın da katkılarıyla giderilebileceğine inanıyoruz."

Akademi, sitede, sözlük çalışmasının yanı sıra "Bilim Dili" hakkında güzel bir çalışma yayınlamış ve "bilim dili nedir", "bilim dilinin önemi" gibi konulara bu çalışmasında yer vermiş. Ayrıca sitede "Atatürk ve Bilim Dili" başlıklı bir çalışmaya da yer verilmiş...

Sözlükte ilginç bir nokta daha var. Aradığınız sözcük sitede yer alıyorsa, o sözcüğe-anlama yorum yapabiliyorsunuz. Yok, eğer yer almıyorsa, o zaman "Aradığınız terim sözlük içerisinde bulunmamaktadır. Sözlüğümüz güncellendiğinde bu terimin sözlüğe eklenmesini ister misiniz?" ifadesi yer alıyor ve siz o sözüğün yer alıp almaması konusunda tercihinizi belirtiyorsunuz...

Son olarak, akademi, tüm bilim insanlarının ve katılımcıların desteğiyle geliştirilecek bu tasarıya tüm ilgililerin katkısını bekliyor. Ben de aynı şekilde tüm Türkçe dostlarından bu projeye ilgi göstermelerini, destek vermelerini bekliyorum. Böyle bir çalışmaya imza attığı için de TÜBA'ya teşekkür ediyorum...

Sözlüğe buradan ulaşabilirsiniz: http://www.tubaterim.gov.tr


23 Nisan 2011 Cumartesi

Yazar Murat Yatağanbaba ile Söyleşi (3. - Son - Bölüm)

Yazar Murat Yatağanbaba ile, yayınladığı "Türk Kültürü'nün Karbon Kağıdı Barış Manço" isimli kitabı üzerinden Barış Manço üzerine söyleşimize, 3. ve son bölümde devam ediyoruz:*



- 6 Ağustos 2009'da vefat eden Kurtalan Ekspres'in efsane ismi Bahadır Akkuzu'nun anısına... - 

3. Bölüm: "Barış Manço kendini aşmış bir insandı!"

Kitabınızın bir yerinde (sayfa 58) “Barış Manço kendini aşmış bir insandı.” demişsiniz. Bunu biraz açar mısınız?

“Toplumdan çekinmediğini / toplum baskısından etkilenmediğini” anlatmak istedim. “Eşim Lâle ile camiye gidip beraber namaz kılacağım” dediğinde bu konu Türkiye için bir tabu idi. Diyanet yıllar sonra buna onay verdi. “Camide konser vereceğim ve dinimizin hoşgörüsünü bütün dünyaya göstereceğim” demesi de bunun kanıtı. Oysaki bu “hoşgörü” falan değil, Din’in “ta kendisi”dir. Çünkü Hz. Muhammed zamanında mescitlerde bilimsel tartışmalar yapılıyordu, güreş / spor yapılıyordu, şarkı söyleniyordu, siyasi-stratejik planlar yapılıyordu ve namaz “da” kılınıyordu. Şimdi ise “sadece” namaz kılınıyor. Barış Manço “kendini aşmış” bir adam olmasa, “Arkadaşım Eşek” diyemezdi, “Ayı” şarkısını yapamazdı… Çünkü bunu başka biri yapsaydı ilk olarak, adamın canına okurlar Türkiye’ye bile sokmazlardı. Fakat Barış Manço kendini aşmış bir adam / benlik olarak hiç korkmadan bunları şarkı yaptı.  Toplum baskısından çekinmemek / etkilenmemek, zaten ancak ve ancak kendini aşmış insanların hakkındır ve haddidir.

Barış Manço’nun hayattayken İslam’ın hoşgörüsünü göstermek için, eşi Lale Manço ile camide namaz kılmak istemesi ve hatta camide konser vermek istemesi, istenenin aksine İslam dinine zarar vermez miydi?

Az önce açıkladığım gibi bu konunun detayı. Şimdi siz “camide konser” deyince, orayı meyhaneye veya gazinoya çevirirseniz elbette problem çıkar. Camide konserin caminin ortamına uygun olması lazım… Aslında benim bu konuda bir projem var, inşaat mühendisleriyle konuyu görüşüyorum. Ben camilerin etrafına ek binalar yapıp Peygamberimiz zamanındaki durumuna döndürmek istiyorum. Yani camiler de okul olarak kullanılabilir, spor salonları, konferans salonları haline getirilebilir ve camilerde namaz “da” kılınabilir. Yoksa bu beton yığınları / bu duvarlar günde 5 vakitten yani günde 2 saatten sonra bomboş oluyor. 22 saat boş geçiyor. Bunlar / camiler ciddi bir organizasyonla / devletin denetiminde çok işlevli yerlere döndürülebilir…

Bir yazınızda Sokrates ile Barış Manço’nun aynı damardan beslendiğini belirtmişsiniz. Açıklar mısınız?

Sokrates “bir insan sadece kendi sitesinin değil bütün kâinatın üyesidir” diyor. Barış Manço da “bu dünya benim memleket” diyor! Bunlar aynı bakış açısıdır. Aynı damardan beslendikleri kanaatine buradan vardım. Detayları kitabımda ve bu makalem benim yazarlık kariyerimin “doruk noktaları”ndan biri… Aynı makalemde Kur’an’ın da böyle düşündüğünü gösteriyorum.

Barış Manço ile Fethullah Gülen arasındaki bağ nedir? Genel olarak Barış Manço’nun tarikatlara-cemaatlere bakışı nasıldı?

Araları çok iyiydi. Benim ise çok kötü! Ben bu konuyu daha fazla cevaplamak istemiyorum, korktuğumdan değil, tarikat-cemaat dendiğinde kusacağım geliyor da ondan. Çünkü buralar maalesef küpü doldurma yerlerine döndü. Tarik “yol” demek, çoğulu tarikat ise “yollar” demek. Barış Manço’nun “hangi yoldan” olduğunu ve bunlara nasıl baktığını ben kitabımdaki “Barış Manço Alevi Mi?!” adlı yazımda detaylıca anlattım. Burada şu kadarını söyleyebiliriz: Barış Manço bu konuda şöyle diyor: “Benim yolum bana doğru, hiç yolumdan döner miyim?”

Kitabınızda da belirttiğiniz gibi Kurtalan Ekspres, Barış Manço ile adeta bütünleşmiş ve onun bir parçası olmuştur. Onun ölümünden sonra Kurtalan Ekspresi pek göremez olduk. Bunun nedeni nedir sizce?

Magazin yönlerinin olmayışı… Bir grup saçlı-sakallı koca koca kitaplar, gazeteler ve televizyonlar “kıl oluyorlar” galiba:)) İnanır mısınız, Kurtalan Ekspres “Mor Elbisen” şarkılarına Nemrut Dağı’nda klip çekti ama ben bile izleyemedim, çünkü televizyonlar döndürmüyor. Ki “Nemrut Dağı”nda klip çekmek her babayiğidin harcı değildir, yetkililer Kurtalan Ekspres’in hatırına izin verdiler bu çekim için… Fakat maalesef televizyonlarda göremiyoruz kliplerini de kendilerini de… Rock Festivallerine katıldıklarını, rock-bar’larda sahne aldıklarını biliyoruz ama… Meselâ Diyarbakır’da konser verdiklerinde 20.000 kişinin geldiğini de biliyoruz ama aracılarda / basında sorun var ve bunlar haber olmuyor.


Barış Manço’nun bir vasiyeti var mı (Kamuoyunda bilinmeyen)? Bununla birlikte Barış Manço’nun bıraktığı miras nedir ve nasıl korunmalıdır?

Vardır. Benim her basın toplantımda, radyo ve televizyon programımda söylediğimdir. Ben başlarken ve bitirirken şöyle diyorum: “Sayısız irili-ufaklı kaya parçaları varadır bu topraklarda, ve sen benim oğlum ve sen Kayaların Oğlu, bu taşı-toprağı bir arada tutacaksın. Kolay değil Kayaların Oğlu olmak, Kuzey’den esen soğuk rüzgâra, Güney’den esen kavurucu sıcağa karşı, koruyacaksın onları…” Barış Manço’nun Türk Milleti’ne vasiyeti işte budur: “sayısız irili-ufaklı kaya parçalarından oluşan bu taşı-toprağı bir arada tutmak”… Bu vasiyeti özellikle günümüzde Sünni-alevi, Türk-Kürt ayrımcılığı çalışmalarının yapıldığı da göz önüne alınırsa daha bir önem kazanıyor.

Barış Manço ile ilgili daha başka çalışmalarınız, kitap projeleriniz, vb. var mı?

Çok hızlı olmasa da üretmeye devam ediyorum. Kitapların isimleri de kafamda şekillendi ama bunlar imkân meselesi, benimse imkânlarım çok kısıtlı şu anda.

Yazar kimliğinizi bir tarafa bırakırsak, okur olarak okumaktan zevk aldığınız yazarlar kimler?

Prof.Dr.Yaşar Nuri Öztürk, Prof.Dr.Üstün Dökmen, Prof.Dr.Bayraktar Bayraklı, Prof.Dr.Oktay Sinanoğlu, Denizlili yazar Atilla Sezener, Emin Çölaşan, Aslan Bulut ve Kişisel Gelişim kitapları…

En çok beğendiğiniz ve okunmasını önerdiğiniz kitaplardan ilk beş yapsanız, liste nasıl olurdu?

Kur’an Açısından Şeytancılık / Satanizm ve Ötekiler (Prof.Dr.Yaşar Nuri Öztürk), “Kur’an Verileri Açısından Laiklik” (Prof.Dr.Yaşar Nuri Öztürk), “Boş Kavanoz” (Atilla Sezener), “Olumlu Düşünmenin Gücü” (Norman Vincent Peale), Siyaset Peygamber Mesleğidir / Amerika Kâbe’nin Üstünde Dansöz Oynatacak” (Murat Yatağanbaba)

Kitabınızı edinmek isteyenler, nasıl edinebilirler?

Maalesef şu anda kitaplarımın Türkiye Geneli’nde dağıtımı henüz yapılmadı. Fakat internetten çok iyi gidiyor satışlar. 2006 yılında satılan 3000 kitabımın neredeyse % 85’i internetten satıldı. E-postama adreslerini yazarlarsa imzalı olarak gönderiyorum, e-postam muratyataganbaba@mynet.com veya muratyataganbaba@gmail.com.

Son olarak Yel Dergisi* okuyucularına ne söylemek istersiniz?

Benim bu güne kadar dünyanın dört bir tarafında yüzlerce yazım yayınlandı. Ama benimle bir dergi ilk defa röportaj yapıyor. Bu gün benim için tarihi bir gün. Çalışmalarımın boşa gitmediğinin göstergesi.  Beni adam yerine koyup, söylediklerime ve ürettiklerime değer verenlerin olmasını görmek mutlulukların en büyüğü… Sana ve bütün Yel Dergisi Ailesi’ne teşekkürlerimi alkışlarımla gönderiyorum.

Yel Dergisi’nin yayın hayatının mümkün olduğunca uzun olmasını ve büyük hizmetlere imza atmasını diliyorum, okuyucularınıza da vefa…



*Söyleşinin ilk bölümü 7 Mart, 2. bölümü ise 14 Mart 2011 tarihinde yayınlandı. 3. bölüm ise, şahsî yoğunluğum, sınavlar, bilgisayarımın bozulması ve tabii ki blogspot'un kapatılması gibi nedenlerin birleşmesinden dolayı 1 ayı aşkın bir süre sonra yayınlanıyor... Bu vesileyle, gecikmeden ötürü özür diliyorum.
**Yel Dergisi artık yayınlanmıyor. 
Yazar Murat Yatağanbaba ile Söyleşi (1. Bölüm)   Yazar Murat Yatağanbaba ile Söyleşi (2. Bölüm)

ShareThis

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...