8 Ocak 2012 Pazar

Film Eleştirisine Sansür: Tebrik Ediyoruz Tarihe Geçtiniz!

Daha birkaç yıl öncesine kadar, medya dediğimiz kurum, yazılı-görsel-işitsel şeklinde 3 sacayağından oluşuyordu. Son yıllarda ise internet bu üçlünün yanına 4. ayak olarak geldi, yerleşti. Her iktidarın yaptığı gibi mevcut siyasî iktidar da medya ayağında önce kendi medyasını oluşturdu. Bu, gerek doğrudan medya organını kurma, gerek el koyma, gerek satın alma ve gerekse de kontrol altına alma şeklinde oldu. Kendi medyasını oluşturan iktidar bununla yetinmedi tabiî ve diğer medya kurumlarını da tehdit, baskı ve şantaj ile kontrol etme ve susturma yoluna gitti. Kısacası, "bizim de bir medya organımız olsun" anlayışı gittikçe "bütün medya benim olsun"a evrildi, hatta iş o noktaya geldi ki "muhalif ses istemiyorum"dan (çeşitli yazarların, gazetecilerin susturulmasını, kovulmasını ya da "patron olarak maaşını sen veriyorsan onun yaptıklarından sen de sorumlusun"u hatırlayın) "benim istemediğim, hoşuma gitmeyen şey yayınlanamaz"a evrildi... İşte bu noktada, 4. (ya da 5.) güç olarak ifade edilen medyanın 3 sacayağını kontrol altına alan siyasal güç için sıra 4. ayak internete geldi...

İnternet, diğer 3 medya organından çok daha farklı bir yerde duruyor. Diğerleri gibi doğrudan ya da kolay bir şekilde himaye altına alma imkanı yok. Ek olarak, internetin yapısı da farklı, diğerlerinden daha geniş, daha özgür ve kontrolü zor bir mecra. O yüzden de burayı farklı bir şekilde kontrol altına almak gerekti... Bu doğrultuda, "internet filtresi" denen bir sistem geliştirdiler. Gelen tepkilere önce "canım biz çocukları koruyoruz, sen istemezsen kullanma" dediler, sonra da "bu tepki gösterenler var ya, bunların hepsi pornocu" dediler, olmadık küfürleri, hakaretleri ettiler. İşin ilginci, işine geldiğinde "sen 18 yaşına geldin, sen iyiyi kötüyü ayırt edecek noktadasın, gel seçimlerde oy kullan" ya da "canım bak 20 yaşındasın, gel bu vatanı koru, bu vatan için savaş, bu vatan sana emanet" diyen devletin, işine gelmediğinde "neyin iyi, neyin kötü olduğuna senin aklın ermez, sen kendini koruyamazsın, seni ben korurum" demesiydi...


Neyse, lafı çok uzattım, farkındayım... Konuya geliyorum... Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu / Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'ndan (BTK / TİB), Öteki Sinema sitesine, yayınladıkları "A Serbian Film" yazısı yani bir film eleştirisi yüzünden uyarı geliyor:

Kanunun 4 üncü maddesinde …. sunuş biçiminden, bağlantı sağladığı içeriği benimsediği ve kullanıcının söz konusu içeriğe ulaşmasını amaçladığı açıkça belli ise genel hükümlere göre sorumludur. hükmü yer almaktadır.

Sonuç olarak;
Bahse konu mevzuat çerçevesinde, internet sitenizdeki içeriklerin yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri çerçevesinde gözden geçirilerek, cezai sorumluluğunuza ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, söz konusu içeriklere ulaşımın derhal mevzuata uygun hale getirilmesi,bu içerikler konusunda yasal tedbirlerin alınması hususunda gereğini rica ederiz.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu / Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı

Bunun anlamı ne mi? "O yazıyı ya düzelt, ya kaldır ya da sonuçlarına katlan!" demek... Kitapların bomba, karikatürlerin sakıncalı bulunduğu bir ortamda sıranın film eleştirlerine gelmemesi zaten beklenemezdi...


Öteki Sinema da doğal olarak yazıyı siteden kaldırmak zorunda kalıyor... Ancak benim takıldığım bir nokta var. Öteki Sinema, sansür yazısında şu ifadeyi kullanıyor:

"Onur Atay sitemizde yazdığı yazıda oysa ki ne demiş... yani filmle ilgili olumsuz bir tavır ortaya koyulmuş ve izlenmemesi istenmiş. Kaldı ki övse ne olacak film eleştirmeninin görevi filmi tanıtmaktır."

Yani Öteki Sinema da diyor ki "biz zaten o film kötüledik, izlemeyin dedik". Halbuki insanların hangi filmi izleyip-izlemeyeceğine, beğenip-beğenmeyeceğine, öveceğine-yereceğne ve hatta tavsiye edip-etmeyeceğine kimse karışamaz. Böyle bir ifade beklerken, yukarıda alıntıladığım bölümün ilk kısmında şaşkınlığa düştüm ama neyse ki son cümle durumu biraz toparlamış...

İleri demokrasisini (!)sevdiğim ülkemde ben film yapımcısı olsam, herhalde artık "BTK / TİB tarafından sansüre uğramıştır." diye bir ifade koyarım reklam metinlerine ve afişlere... Neden Türkiye'de bu tür filmler çekil(e)miyor sorusunun cevabını da almış olduk. Yazısına bile tahammül edilemeyen bu film Türkiye'de çekilseydi, ekibin başına neler gelirdi düşünemiyorum bile...  

Bundan sonra siz siz olun, film izlerken bir kere, eleştirisini yazarken de iki kere düşünün... Şimdi, "bu filmi niye eleştirdiniz" deniyor, yarınsa "bu filmi neden izlediniz" denirse şaşırmayın... Bu arada, BTK da bir film yazısına sansür getirerek tarihe geçmiş oldu, kendilerini tebrik ederiz...

Not: Eğer sansürlü yazıyı okumak isterseniz, sitenin facebook sayfasından okuyabilirsiniz...

Not 2: Peki, bu durumda SİYAD (Sinema Yazarları Derneği) ne yaptı dersiniz? Tabiî ki hiçbir şey...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ShareThis

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...