30 Ocak 2012 Pazartesi

Vefatının 13. Yılında Barış Manço

1 Şubat günü, ülkemizin yetiştirdiği ender değerlerden olan Barış Manço'nun 13. vefat yıldönümü... Kendisini sevgi, saygı ve rahmetle anıyoruz...

Barış Manço'nun 13. vefat yıldönümü kapsamında, Türkiye'nin 5 farklı ilinde 17 farklı etkinlik (Sergi-Canlandırma-Konser-İmza Günü-Ziyaret-Gezi ve Konferanslar) düzenlenecek... İlk olarak 31 Ocak günü Eser Taşkıran'ın İstanbul'daki konseriyle başlayacak olan etkinlikler, 17 Şubat günü İstanbul ve Manisa'da yapılacak iki etkinlikle sonlanacak. İstanbul'da Kurtalan Ekspres konser verirken, Manisa'daki etkinlik kapsamında ise Yazar Murat Yatağanbaba'nın konferans ve imza günü ile İsmail Fethi Altay ve Grup Oluşum A.R.T.'nin (Anadolu Rock Topluluğu) konseri yer almaktadır... Her yıl düzenlenen ve geleneksel hâle gelen Barış Manço Vapuru Gezisi ise 5 Şubat günü düzenlenecek...


Etkinlikleri düzenleyen tüm kişi ve kurum / kuruluşlara teşekkürler...


26 Ocak 2012 Perşembe

Türk Progressive Rock’un Zirvesinden 5 Şarkı

Barış Manço, Dünden Bugüne albüm kapağından

Yazar: EGON / Yayın Tarihi: 29 Mart 2011 (Yazının İngilizce orjinaline NPR'dan ulaşabilirsiniz.)

Türk psychedelic pop ve funky progressive rock ile olan gönül maceram zaman içinde gelişti.

Türk televizyon müzik kütüphanesi kayıtlarını ilk keşif şansı, New York’taki bir müzik mağazasının bodrum katında geldi. “Satılık değil.” dedi sahibi gülerek, bana şu ana kadar duyduğum en kötü caz-rock’ı çalarken. (Sonradan, plağın etiketinde yer alanın, ileride beni şaşırtan ve ilgimi çeken Pittsburgh merkezli saksafoncu "Nathan Davis"in  olduğunu doğruladım.) O anda, hip-hop yapımcısı J. Dilla’nın Türk jam-rock kahramanları Moğollar ile ilgili söyledikleri aklıma geldi. Ama ben, bıyıklı şef Barış Manço’nun 7 inçlik “Gönül Dağı”nın kapağını tuttuğumdaki ve kaydın içten gelen, derin, sert müziğin kaydındaki zerafeti dinlediğimdeki duygularımı asla unutmayacağım.

Albümün ses kalitesi bana 70’lerin ortalarındaki David Axelrod yapımını anımsattı. Yüzyıllar boyunca Anadolu kırsallarından İstanbul’a süzülerek gelen melodisi, evde Moog sentezcisinde çalındığında harika ses veriyordu. Manço'nun aşılabilir tenor sesi Fransız simgesi Serge Gainsbourg'la karşılaştırılıyordu, ancak onun -single'ın kol resmi üzerinde resmedilen- Osmanlı topluluğu  ona çirkin bir yetenek öneriyordu. Uçurumun kenarında durup, atlamak veya usulca geri çekilmek gibi yüce duyguların kaplamasıyla, kendimi Manço'nun kariyerinden içeri attım.

Yaklaşık 40 yıla yayılan Manço'nun çalışmaları, bir plak koleksiyoncusunu, onun -eğer varsa- Türk psiko albümünün beyaz balinası olan Dünden Bugüne gibi nadidelerini açığa çıkarmak için Ankara'ya tek yönlü bir bilet almaya zorlayabilir. Erkin Koray, Edip Akbayram, Özdemir Erdoğan, Cem Karaca ve Ersen Dinleten gibi isimlerin de içinde olduğu Manço'nun birçok çağdaşı, 70'lerde Türk rockının yenilikçileriydiler. Ancak onlar, bu denli geniş bir yelpazede müzik yapmadılar ve de geçen yıllar içinde kendi (ve diğer) kültürleri tarafından kutlanmadılar. Bu listedeki -Manço'nun kariyerinin 70'lerin başından ortalarına kadar olan psychedelic ve progressive rock büyüsüne en açık biçimdeki- örnekler, onun dehasını göstermeye yardımcı olur.

Türk Progressive Rock’un Zirvesinden 5 Şarkı

İşte Hendek İşte Deve (Sanatçı: Barış Manço, Albüm: Barış Manço)

Manço'nun Moğollar ile birlikte Sayan etiketi altında yayınladıkları 7-inçlik iki single'dan biri olan "İşte Hendek İşte Deve", Manço'nun Sayan'ı Yavuz Plak için terk etmesinin ardından 1971'de yayınlanan derleme albüm Dünden Bugüne üzerinden kendi yolunu buldu. Moğollar'ın klavyecisi Murat Ses'in Hammond orgu, gitarist Cahit Berkay'ın kederli nakaratı ve davulcu Engin Yörükoğlu'nun gürleyen çalışı şeklindeki etkisi eksik olmasına rağmen Manço'nun kariyerinin "Mançomongol" (Manchomongol) olarak adlandırılan döneminin önemli bir eseridir. (Dünden Bugüne Guerssen Plak'ta (Guerssen Records) mevcuttur.)


Bebek (Sanatçı: Sevil & Ayla, Albüm: Bebek)

Şubat 2007'de, Stones Throw ofisinde oturup, rapçi Guilty Simpson ve yapımcı Denaun Porter ile konuşurken, ofis müdürümüz bana bir paket uzattı. "İstanbul'dan ve değerli" dedi gülümseyerek. "Dinlemek için sabırsızlanıyorum!" Denaun'u odanın önüne çektim, yürürken paketi açtım ve bu "Manço Prodüksiyon"u çaldığım pikabın önüne yerleştirdim. Led Zeppelin'in "Whole Lotta Love"ı andıran derin bir org riffi çaldı. Davulun sesi, vurmalı keman ve bass hattının zemin hazırladığı Sevil ve Ayla'nın koro şeklindeki seslerinden öncesi dakikalar gibi geldi. (Manço, bu çizginin gücünün farkına vardı ve daha sonra, çıkardığı tek İngilizce albüm olan Nick the Chopper'daki "Lonely Man" için "Bebek"i bir kez daha çaldı.) "Lanet olsun!" sözü, Denaun'un kaçınılmaz sorusundan önce geldi: "Bunlardan nasıl edinebilirim?" Tabii ki, ona zorunlu CDR'ı gönderdim. Şimdi sabırla -yakın zamandaki Detox'un yapımcısı- Denaun'un, Dr. Dre'nin uzun süredir beklenen albümü üzerine Manço için bazı gizlice yollar bulmasnı bekliyorum.

Gönül Dağı (Sanatçı: Barış Manço ve Kurtalan Ekspres, Albüm: Gönül Dağı)

Bu, Manço'nun Kurtalan Ekspres'in ilk vücut bulduğu hâliyle (Özkan Uğur, Ohannes Kemer, Nur Moray ve Celal Güven) yaptığı ilk single'lardandır. Bu isimler, bu single'a, Moğollar'ın davulcusu Yörükoğlu ve klavyecisi Ses tarafından dahil edildi. Sonuçlar mükemmel ve üsluba ilişkin olarak, saz virtüözü ve bu parçanın bestecisi Neşet Ertaş'a çok şey borçluyuz. Manço daha sonra bu parçayı, Yavuz Plak'tan çıkan Sakla Samanı Gelir Zamanı albümüne dahil etti, ki bu albüm, aynı şekilde harika bir single olan "Ölüm Allah'ın Emri" ile, güzel anlarla dolu bir şekilde zirveye yarışıyordu.


Sandığımı Açamadım (Sanatçı: Esin Afşar, Albüm: Sandığımı Açamadım)

Şarkıcı, söz yazarı ve oyuncu Esin Afşar'ın "Sandığımı Açamadım" single'ının idaresini ona emanet etmesi, Manço'nun yükselen yıldızının bir kanıtıdır. Sadece bir kayıt "Gönül Dağı" ile "Sandığımı Açamadm"ı Yavuz Plak diskografisinde ayırır ve Manço / Kurtalan Ekspres etkisi açıktır: Sert davullar, kesik ve kuvvetli, düşük kayıtlı bas hatları periyodik olarak dizelere ve Afşar'ın sesini süsleyen tahtadan yapılmış üflemeli çalgılara yol verir.


Kolbastı (Sanatçı: Barış Manço ve Kurtalan Ekspres, Albüm: 2023)

Axelrod'un "Masumiyet Şarkıları" vardı. Gainsbourg'un "Melody Nelson Tarihi" vardı. Manço'nun da "2023"ü vardı. Bu eser, sanki Manço, Capital Records'ın yapımcısı ile ilk kez karşılaşmış ama Fransız'ın başyapıtının farkında gibi. Ancak uzun dönemli bir oyuncunun her iki tarafına yayılmış tekil bir irade yaratmak için yapılan hamle, Manço'nun Yavuz Plak için ilk ve en birleşik albümüne öncülük etti. Küresel vizyonla birlikte önemin sonradan anlaşılması Manço'ya, ticarî başarısızlığın neredeyse önceden takdir edilmiş olduğunu göstermiş olabilir, ancak biz, onun güçlendiği -genişletilmiş Kurtalan Ekspres destekli ve bateri, Korg sentezcisi ve çift saplı gitarla donatılmış- bu karanlık, futuristik albümünden memnun olmalıyız. 2023 albümünün son şarkısı "Kolbastı!", Türk progressive rocku zirveye taşıyor.


*Şarkıları plak kalitesinde buradan dinleyebilirsiniz...


Çeviri Notları

Not: Bir süre önce internette dolaşırken bu yazıyı gördüm. İlgimi çekti, çevirip paylaşmak istedim. Çeviri hatalarım varsa, yazının daha düzgün bir şekilde yayınlanması için, şimdiden her türlü eleştiri ve öneriye açığım... (Gördüğüm kadarıyla yazı diğer okurlar tarafından da ilgi çekmiş ve Selda Bağcan'ı yazmaları konusunda istek var.)

Not 2: Yazının kaynağı NPR (National Public Radio - Ulusal Halk Radyosu) isimli site olup, İngilizce orjinalinden okumak isteyenler ve/veya şarkıları dinlemek isteyenler için tam adresi şu şekildedir: http://www.npr.org/2011/04/01/134951290/five-songs-from-the-zenith-of-turkish-progressive-rock

Not 3: Yazının yazarı EGON hakkında şu şekilde bilgiler yer almaktadır: EGON, Stones Throw markasının genel müdürüdür. Ayrıca, Amerikan funk ve soul albümlerini, ve Peanut Butter Wolf ile Soul-Cal damgasını yeniden basan Now-Again Records'ı (Şimdi-Yeniden Plakçılık) kurdu. Tüm dünyada, mekanlarda funk ve psychedelia ayarlamakta ve DJ'liğini yapmaktadır.

Not 4: Yazıda geçen bazı isimler ve kavramlar şu şekildedir:

  • Psychedelic Müzik (ya da Psychedelic Rock): 1960lardaki yaygın madde kullanımından etkilenerek pop kültürüne de yansıyan müzik türü.
  • Psychedelic Rock: Çoğunlukla zeki ve "derin" insanların müziği kabul edilir. Şarkıları duygu yüklüdür. Şarkı sözleri toplumsal eleştri, aşk, hüzün, yalnızlık gibi temalara dayanır.
  • Progressive Rock: 1960'ların sonlarında ve 1970'lerin başlarında "ağırlıklı olarak Britanyalı grupların rock müziğini yeni sanatsal seviyelere çekme girişiminin" sonunda ortaya çıkmıştır.
  • Nathan Davis: Amerikalı film ve televizyon oyuncusu.
  • Serge Gainsbourg: Fransız müzisyen ve sinemacı


24 Ocak 2012 Salı

Sansür Sırası Sinematik'te!!!

Sinema siteleri önce Öteki Sinema'ya gelen sansürle sarsılmıştı. Onun şokları daha geçmeden şimdi Sinematik sansürden nasibini alıyor...


Türk Sineması'nın "Yeşilçam" olarak adlandırılan dönemine ait olarak başarılı bir yayın politikası izleyen ve bu alandaki önemli bir boşluğu dolduran, kardeş blogumuz Sinematik Yeşilçam, 2011 Aralık'ından itibaren sistematik bir şekilde sansüre uğruyor...

Uzun bir süredir takip ettiğim ve Ekim 2011'den itibaren benim de yazar kadrosunda olduğum Sinematik, aslında Ocak 2012 itibariyle yeni bir arayüz ve formatla yeni bir siteye geçecekti. Ben de pazar akşamı gönderdiğim paylaşımlarım ile birlikte yeni sitenin zamanını sormuştum. Sitenin kurucusu Utku Uluer, gönderdiği yanıtta, bloga doğrudan ve dolaylı olarak sansür uygulandığını, tüm emeklerinin heba olduğunu ve şevkinin kaçtığını belirtti. Hatta bu gidişle blogu kapatmayı bile düşündüğünü belirtmişti...

Bloga karşı uygulanan sansür ve gelinen noktada, bugün yaptığı açıklama ile, Sinematik Yeşilçam blogu, yazılara bir süreliğine ara verdiğini duyurdu... Sinematik'in konuyla ilgili açıklaması için: http://sinematik.blogspot.com/2012/01/sitemizi-sansur-yine-vurdu.html


Blogspot'a erişimi engelleme, 22 Ağustos'ta planlanan ama ertelenmesi ile 22 Kasım'da başlayan filtre, Öteki Sinema'ya sansür derken, şimdi sıra Sinematik'te... Tamam, takdir beklendiği yok ama engel bari olmayın...


8 Ocak 2012 Pazar

Film Eleştirisine Sansür: Tebrik Ediyoruz Tarihe Geçtiniz!

Daha birkaç yıl öncesine kadar, medya dediğimiz kurum, yazılı-görsel-işitsel şeklinde 3 sacayağından oluşuyordu. Son yıllarda ise internet bu üçlünün yanına 4. ayak olarak geldi, yerleşti. Her iktidarın yaptığı gibi mevcut siyasî iktidar da medya ayağında önce kendi medyasını oluşturdu. Bu, gerek doğrudan medya organını kurma, gerek el koyma, gerek satın alma ve gerekse de kontrol altına alma şeklinde oldu. Kendi medyasını oluşturan iktidar bununla yetinmedi tabiî ve diğer medya kurumlarını da tehdit, baskı ve şantaj ile kontrol etme ve susturma yoluna gitti. Kısacası, "bizim de bir medya organımız olsun" anlayışı gittikçe "bütün medya benim olsun"a evrildi, hatta iş o noktaya geldi ki "muhalif ses istemiyorum"dan (çeşitli yazarların, gazetecilerin susturulmasını, kovulmasını ya da "patron olarak maaşını sen veriyorsan onun yaptıklarından sen de sorumlusun"u hatırlayın) "benim istemediğim, hoşuma gitmeyen şey yayınlanamaz"a evrildi... İşte bu noktada, 4. (ya da 5.) güç olarak ifade edilen medyanın 3 sacayağını kontrol altına alan siyasal güç için sıra 4. ayak internete geldi...

İnternet, diğer 3 medya organından çok daha farklı bir yerde duruyor. Diğerleri gibi doğrudan ya da kolay bir şekilde himaye altına alma imkanı yok. Ek olarak, internetin yapısı da farklı, diğerlerinden daha geniş, daha özgür ve kontrolü zor bir mecra. O yüzden de burayı farklı bir şekilde kontrol altına almak gerekti... Bu doğrultuda, "internet filtresi" denen bir sistem geliştirdiler. Gelen tepkilere önce "canım biz çocukları koruyoruz, sen istemezsen kullanma" dediler, sonra da "bu tepki gösterenler var ya, bunların hepsi pornocu" dediler, olmadık küfürleri, hakaretleri ettiler. İşin ilginci, işine geldiğinde "sen 18 yaşına geldin, sen iyiyi kötüyü ayırt edecek noktadasın, gel seçimlerde oy kullan" ya da "canım bak 20 yaşındasın, gel bu vatanı koru, bu vatan için savaş, bu vatan sana emanet" diyen devletin, işine gelmediğinde "neyin iyi, neyin kötü olduğuna senin aklın ermez, sen kendini koruyamazsın, seni ben korurum" demesiydi...


Neyse, lafı çok uzattım, farkındayım... Konuya geliyorum... Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu / Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'ndan (BTK / TİB), Öteki Sinema sitesine, yayınladıkları "A Serbian Film" yazısı yani bir film eleştirisi yüzünden uyarı geliyor:

Kanunun 4 üncü maddesinde …. sunuş biçiminden, bağlantı sağladığı içeriği benimsediği ve kullanıcının söz konusu içeriğe ulaşmasını amaçladığı açıkça belli ise genel hükümlere göre sorumludur. hükmü yer almaktadır.

Sonuç olarak;
Bahse konu mevzuat çerçevesinde, internet sitenizdeki içeriklerin yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri çerçevesinde gözden geçirilerek, cezai sorumluluğunuza ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, söz konusu içeriklere ulaşımın derhal mevzuata uygun hale getirilmesi,bu içerikler konusunda yasal tedbirlerin alınması hususunda gereğini rica ederiz.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu / Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı

Bunun anlamı ne mi? "O yazıyı ya düzelt, ya kaldır ya da sonuçlarına katlan!" demek... Kitapların bomba, karikatürlerin sakıncalı bulunduğu bir ortamda sıranın film eleştirlerine gelmemesi zaten beklenemezdi...


Öteki Sinema da doğal olarak yazıyı siteden kaldırmak zorunda kalıyor... Ancak benim takıldığım bir nokta var. Öteki Sinema, sansür yazısında şu ifadeyi kullanıyor:

"Onur Atay sitemizde yazdığı yazıda oysa ki ne demiş... yani filmle ilgili olumsuz bir tavır ortaya koyulmuş ve izlenmemesi istenmiş. Kaldı ki övse ne olacak film eleştirmeninin görevi filmi tanıtmaktır."

Yani Öteki Sinema da diyor ki "biz zaten o film kötüledik, izlemeyin dedik". Halbuki insanların hangi filmi izleyip-izlemeyeceğine, beğenip-beğenmeyeceğine, öveceğine-yereceğne ve hatta tavsiye edip-etmeyeceğine kimse karışamaz. Böyle bir ifade beklerken, yukarıda alıntıladığım bölümün ilk kısmında şaşkınlığa düştüm ama neyse ki son cümle durumu biraz toparlamış...

İleri demokrasisini (!)sevdiğim ülkemde ben film yapımcısı olsam, herhalde artık "BTK / TİB tarafından sansüre uğramıştır." diye bir ifade koyarım reklam metinlerine ve afişlere... Neden Türkiye'de bu tür filmler çekil(e)miyor sorusunun cevabını da almış olduk. Yazısına bile tahammül edilemeyen bu film Türkiye'de çekilseydi, ekibin başına neler gelirdi düşünemiyorum bile...  

Bundan sonra siz siz olun, film izlerken bir kere, eleştirisini yazarken de iki kere düşünün... Şimdi, "bu filmi niye eleştirdiniz" deniyor, yarınsa "bu filmi neden izlediniz" denirse şaşırmayın... Bu arada, BTK da bir film yazısına sansür getirerek tarihe geçmiş oldu, kendilerini tebrik ederiz...

Not: Eğer sansürlü yazıyı okumak isterseniz, sitenin facebook sayfasından okuyabilirsiniz...

Not 2: Peki, bu durumda SİYAD (Sinema Yazarları Derneği) ne yaptı dersiniz? Tabiî ki hiçbir şey...


7 Ocak 2012 Cumartesi

"Ben Allah'ım!" - Keşke Sinemamız Hep Böyle Cesur ve Özgür Kalabilseydi

Bugün Yeşilçam diye adlandırdığımız 70'li yıllar Türk Sineması'nın altın yıllarıdır, zirve yıllarıdır. Türk Sineması'nın en iyi filmleri o dönemde yapılmıştır, ki her türlü teknik ve maddî imkana rağmen halen dönemin kalitesine ulaşılamamıştır... 

Peki, Türk Sineması'nda 70'li yıllar neden çok iyiydi? Hemen herkesin aklına özveri, samimiyet, dostluk, aşk gibi duygular gelecektir. Doğrudur ama eksiktir. 70'li yılların Türk Sineması aynı zamanda cesur ve özgürdü. İnsanlar filmlerini cesurca ve özgür bir ortamda çekiyordu... Günümüze göre teknik ve maddî imkanlardan yoksun olan ama daha kaliteli olan filmlerin çıkmasının sebebi budur...

Aşağıda bir video paylaşacağım sizinle... Bu video, Zaloğlu Rüstem (1973) filminden... Ne diyor burada Raspotin karakterini canlandıran Reha Yurdakul: "Ben Allah'ım!" 

Şu anda böyle bir repliğe ve sahneye sahip bir filmin çekileceğini, çekilirse de yayınlanabileceğini düşünmüyorum. Ha eğer oldu da yayınlanabildi, o zaman da gelebilecek tepkileri tahmin edemiyorum... Şunu diyebilirsiniz, "Kardeşim, ülkemiz bugün de özgür ve nasıl filmler çekiliyor!" Eğer sizin cesaretten kastınız küfürlü veya erotik imalı sahneler, tecavüz sahneleri filansa doğru ama bu tür bir sahneyi veya repliği olan filmi çekin, tepkisiz veya sorunsuz yayınlayın, ondan sonra tekrar konuşalım...

Son olarak da, bu repliği söyleyen Raspotin karakterine hayat veren, Türk Sineması'na büyük emeği geçmiş, değerli sinema emekçisi Reha Yurdakul'u da saygıyla ve rahmetle anıyoruz...


*Eğer videonun açılmasında veya izlenmesinde bir sorun yaşanırsa buradan izleyebilirsiniz...


6 Ocak 2012 Cuma

İzmir'de Ücretsiz Belgesel Atölyesi - 2012

İzmir Bornova Belediyesi, 4 Mevsim 4 Renk Atölyeleri kapsamında "Youth MODE Yaratıcı Belgesel Atölyesi" düzenliyor... 15-30 yaş arasındaki tüm gençlere açık olan ve katılımın ücretsiz olduğu atölye için son başvuru tarihi 13 Ocak 2012. Atölyede katılımcılar ortalama 5 dakikalık "İzmir’in Yerel Kahramanları" konulu belgesel filmler çekeceklerdir...

Tarafıma gelen, konuyla ilgili metni aşağıya aynen ekliyorum ve ilgi duyanların bu atölyeye mutlaka katılması gerektiğini düşünüyorum... Ek olarak, başvuru formunu inceledim. Katılmak isteyenlerin,

  • neden katılmak istediklerini, gelecekle ilgili plan ve hedeflerini,
  • atölyede çekmeyi isteyebileceği "İzmir’in Yerel Kahramanları" temalı kısa belgesel fikirlerini

başvuru formunda ifade etmeleri gerekiyor...


İzmir Belgesel Atölyesi 2012

Atölye İçeriği:

30 Ocak – 5 Şubat 2012 tarihleri arasında gerçekleşecek ücretsiz atölye kapsamında tüm katılımcılar yaratıcı belgesel yapımı, senaryo yazımı, dijital kamera kullanımı ve montaj konularında seminerler görecek, gruplar halinde ortalama 5 dakikalık "İzmir’in Yerel Kahramanları" konulu belgesel filmler çekeceklerdir: Katılımcıların hayatlarında önemli bir yeri olan, bir fark yaratan, değişime yol açan, onlara ilham veren sıradan veya tanınmış yerel kişilikler ana karakterler olarak hikayelerin merkezinde yer alacaklardır. Filmlerde, kentin kültürü, sanatı, tarihi, mitolojileri, doğa güzellikleri, kentlilerin ürettikleri, yerel kimlikleri, vb. alt temalar da işlenebilecektir. Amaç, bu konu(lar) altında farklı film/video teknikleri kullanarak içeriği zengin ve yaratıcı kısa belgeseller ortaya koymak olacaktır.

Bornova Belediyesi 4 Mevsim 4 Renk Atölyeleri kapsamında hayata geçirilecek olan proje, MODE Istanbul Film ve Dijital Sanatlar Girişimi tarafından European Cultural Foundation’ın (ECF) Gençlik ve Medya Programı’na bağlı olarak gerçekleştirilmektedir. Atölyede tamamlanan tüm filmler, bu programın Medya Koleksiyonu’na girerek çeşitli uluslararası festival ve etkinliklerde gösterim için değerlendirmeye alınacaktır; 23 Şubat tarihinde Bornova Belediyesi 4 Mevsim 4 Renk Atölyeleri Sergisi’nde gösterimleri gerçekleştirilecektir.


Başvuru Detayları:

  • Kimler Katılabilir: Başvurular Türkiye genelinde farklı akademik seviye ve bölümlerden olan 15-30 yaşları arasındaki tüm gençlere açıktır. (Atölye boyunca İzmir’de konaklama katılımcıların sorumluluğundadır fakat başvuruda belirtilmesi durumunda, belirlenen kontenjan dahilinde şehir dışından gelecek katılımcılar için konaklama ve ulaşımda kolaylık sağlanılacaktır.) Geçmiş film/video deneyimi ve/veya eğitimi bulunabilir fakat şart koşulmamaktadır.   

  • Son Başvuru Tarihi: 13 Ocak 2012
 
  • Başvuru Şekli: Atölyeye katılım için değerlendirmeye alınmak isteyen adayların başvuruda bulunması gerekmektedir. Bunun için adayların Başvuru Formu’nu doldurması ve atolye@modeistanbul.com adresine göndermesi gerekmektedir. 

    Daha ayrıntılı bilgi veya sorular için Mode İstanbul'dan bilgi alınabilir...


    ShareThis

    Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...